Yelken bir spor mu ?

Melis

New member
Yelken Bir Spor mu? Bir Hikâyenin İçinden Gelen Cevap

Merhaba dostlar, bu başlığı açarken sizlere kuru bir açıklama yapmak istemedim. Bunun yerine, yaşadığım ve hâlâ kalbimde taşıdığım bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Çünkü bazı sorular vardır ya, cevabı bilgiyle değil, yaşanmışlıkla verilir. “Yelken bir spor mu?” sorusu da bana göre tam olarak böyle bir şey.

Rüzgârla Başlayan Yolculuk

Bir yaz akşamı, Ege kıyılarında çocukluk arkadaşlarımla oturuyorduk. Denizi seyrediyor, dalgaların sesini dinliyorduk. İçimizden biri, Selim, “Yarın bir yelken kiralayalım, biraz açılalım” dedi. Selim’in tarzı hep böyleydi: stratejik, planlı, çözüm odaklı. Bir konu açıldığında hemen “nasıl yaparız, hangi adımları atarız?” diye düşünürdü.

O sırada yanımızda Elif vardı. Elif’in bakışı farklıydı. O, işin teknik kısmından çok “beraber olmanın, rüzgârı hissetmenin, anı paylaşmanın” peşindeydi. Gülümsedi ve, “Evet, çıkalım ama sadece yarışmak için değil, hissetmek için… Denizin kalbine dokunmak için” dedi.

İşte o anda iki yaklaşım birleşti: Selim’in stratejik zihniyle Elif’in empatik ruhu. Ve biz kendimizi ertesi gün bir yelkenin içinde bulduk.

İlk Deneyimin Heyecanı

Yelken açıldığı anda kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Motor sesi yoktu, sadece rüzgârın kanatlarımızı doldurduğu bir sessizlik. O sessizlik, aslında binlerce şey anlatıyordu. Selim hemen işe koyuldu: “Şimdi ipleri böyle çekelim, rüzgârı şu açıdan yakalayalım, hızımızı koruyalım.” Onun gözleri hesaplarla, açılarla, hedeflerle doluydu.

Elif ise aynı anda başka bir şey yapıyordu. Elini suya uzattı, gözlerini kapatıp “Denizle nefes alıyoruz” dedi. Biz güldük, ama içten içe onun o duygu yükünü hissediyorduk. Çünkü bir yelkeni yönlendirirken sadece teknik değil, aynı zamanda ruhunu da işin içine katmak gerekiyordu.

Zorluklarla Yüzleşmek

Öğleye doğru rüzgâr sertleşti. Yelken sallanmaya, tekne yalpalamaya başladı. İçimizden bazıları panikledi. O sırada Selim devreye girdi: “Sakin olun, şu yelkeni küçültelim, ağırlığı dengeleyelim. Böylece dalgalara karşı daha sağlam dururuz.” O an fark ettim ki, strateji ve çözüm odaklılık hayat kurtarıcı bir özellikti.

Ama hemen ardından Elif’in sesi duyuldu: “Korkmayın, birbirimize güvenelim. Tekne bizim evimiz, birlikte güçlüyüz.” İşte bu sözler yüreklere su serpti. Selim’in teknik çözümüyle Elif’in duygusal desteği birleşince panik yerini güvene bıraktı.

Yarış mı, Yolculuk mu?

Denizin ortasında, dalgalarla boğuşurken Selim’in zihninde hep bir yarış vardı: “Şu noktaya ne kadar sürede varırız? Rüzgârı daha iyi nasıl kullanırız?” Elif’inse zihninde bambaşka bir dünya açılmıştı: “Rüzgârın melodisini duyuyor musunuz? Güneş tam ufukta parlıyor, fark ettiniz mi?”

O anda anladım ki, yelken dediğimiz şey aslında ikisinin birleşimiydi. Yani bir yandan stratejik bir oyun, bir spor; diğer yandan ruhu besleyen bir deneyim. Sadece kas gücüyle değil, kalp gücüyle de ilerliyorduk.

Yelkenin Öğrettikleri

Günün sonunda karaya vardığımızda yorgun ama huzurluyduk. O gün bana şunu öğretti: Yelken sadece bir spor değil, hayatın ta kendisi.

* **Stratejik açıdan:** Tıpkı sporlarda olduğu gibi teknik bilmek, hamleleri doğru yapmak, sabırla hedefe ilerlemek gerekiyor.

* **Empatik açıdan:** Ama aynı zamanda ekibi hissetmek, rüzgârla uyum kurmak, doğayla bağ kurmak şart.

Selim’in hesapları olmasa belki güvenli bir yol alamazdık. Elif’in empatik yaklaşımı olmasa belki korkuyla birbirimizi suçlardık. İkisi bir araya gelince, işte yelkenin büyüsü orada ortaya çıktı.

Peki Yelken Bir Spor mu?

Bu sorunun cevabı aslında yaşadığımız yolculuğun içinde saklı. Evet, yelken bir spor. Kas gücü, strateji, rekabet ve teknik bilgi gerektiriyor. Ama aynı zamanda sporun ötesinde bir şey: ruhu eğiten, sabrı öğreten, dostluğu pekiştiren bir yolculuk.

Bir futbol sahasında gol atabilirsiniz, bir basketbol maçında sayı yapabilirsiniz. Ama yelken size doğanın ortasında, rüzgârla, denizle, arkadaşlıkla birleşen bir deneyim sunar. O yüzden belki de bu soruya en doğru cevap şu: Yelken hem spordur hem de bir yaşam dersidir.

Forumdaşlara Açık Çağrı

Dostlar, bu hikâyeyi yazarken bir kez daha hissettim: yelkenin cevabı kitaplarda değil, yaşanmışlıklarda saklı. Sizler arasında hiç yelken deneyimi yaşayan var mı? Rüzgârla mücadele ederken içinizde neler hissettiniz? Yoksa sadece kıyıdan seyredip “keşke ben de o yelkenin içinde olsam” diyenlerden misiniz?

Belki bu başlık, aramızda yeni bir şey başlatır. Kim bilir, belki bir gün forumdan birkaç kişi bir araya gelir, aynı yelkenin içinde rüzgârı hissederiz. Çünkü yelken sadece bir spor değil; paylaşıldıkça anlam kazanan bir hikâye.

Hadi şimdi siz anlatın: sizin için yelken bir spor mu, yoksa bir ruh yolculuğu mu?
 
Üst