Bi Sade Kahve?
Ne alakasız bir başlık, bi sade kahve! Hep böyle işte içimin yansımaları. Başka başka şeyler düşünürken, bir anda aklıma geleni söyleyiveririm. Nerden çıktı bilmiyorum, sade kahveyi çok sevdiğimi biliyorum sadece. Acı tadı, şekerin eşlik etmediği kahve tadı, yalnız, yapayalnız bir kahve. Tek başına yetebilmiş fincana, çok da güzel yayılmış yerine.
Yazılarımın çoğunda burayı boşladığımdan bahseder dururum. Bunun nedeni, burayı açarken, buraya her gün olmasa da iki günde bir yazı yazacağıma dair kendime söz vermiş olmamdı. Bunu gerçekleştiremeyince önce bir suçluluk hissi, arkasından da bir öfke oluşuyor bende. Aralar uzadıkça uzuyor. Sanki bir şey beklemem gerekiyormuş gibi, sanki çok önemli şeyler olması gerekiyor gibi.
Ciddi ciddi düşündüğüm, üzerinde çalıştığım yazılarım azdır. Vardır ama sayılıdır. Genelde gelişigüzel yazarım, anlık izlenimlerden yola çıkar, hislerime yoğunlaşarak ne gelirse aklıma döküveririm kağıda. Onları bile kaptırmam zamana, bir yerlere kaydederim mutlaka. Kısa notlar, şifreli notlar.. Elime ne geçtiyse ona yazarım. Bu, bazen bir otobüs biletinin arkası olur, bazen de bir peçete. Telefonuma kaydetmeyi sevmem, çünkü muhakkak unuturum oraya yazdıklarımı. Olmadı fotoğrafını çekerim ama onu da tercih etmem, unuturum çünkü.
Ben başka şeyler anlatacaktım, kendimi savunma faslını geçelim. Yeterince açıklama yaptım.
Bugün balıktaydım yine. Galiba iyice öğrendim bu işi. Midyelere, sülünlere rahatça dokunabiliyorum. Boru kurdu diye bir yem var. Onu elleyememiştim. Bildiğin canlı kurdu takıyorsun kancaya. Makasla kessen de hareket ediyor kımıl kımıl. Eldiven taksam ona da dokunurum ya da biraz daha izlemem gerek, ki alışayım hayvana. Bir tane istavrit bir de kocaman bir ot balığı tuttum. Ot balığı yenmezmiymiş, lezzetsiz mi olurmuş ne, amcanın teki at diyince söz dinleyip attım denize. İçim gitti, kocamandı. Ben tutmuştum, çarpan dahil tuttuğum dördüncü balıktı. Rengi de çok güzeldi, maviler, sarılar, griler, her renkten.. Rengarenk bir balıktı. Gitti denize, yaşasa bari.
Ne diyorduk? Kahve? Sade lütfen, yanında çikolatası da olsun. Mis gibi koksun, içimizi ısıtsın..
Ne alakasız bir başlık, bi sade kahve! Hep böyle işte içimin yansımaları. Başka başka şeyler düşünürken, bir anda aklıma geleni söyleyiveririm. Nerden çıktı bilmiyorum, sade kahveyi çok sevdiğimi biliyorum sadece. Acı tadı, şekerin eşlik etmediği kahve tadı, yalnız, yapayalnız bir kahve. Tek başına yetebilmiş fincana, çok da güzel yayılmış yerine.
Yazılarımın çoğunda burayı boşladığımdan bahseder dururum. Bunun nedeni, burayı açarken, buraya her gün olmasa da iki günde bir yazı yazacağıma dair kendime söz vermiş olmamdı. Bunu gerçekleştiremeyince önce bir suçluluk hissi, arkasından da bir öfke oluşuyor bende. Aralar uzadıkça uzuyor. Sanki bir şey beklemem gerekiyormuş gibi, sanki çok önemli şeyler olması gerekiyor gibi.
Ciddi ciddi düşündüğüm, üzerinde çalıştığım yazılarım azdır. Vardır ama sayılıdır. Genelde gelişigüzel yazarım, anlık izlenimlerden yola çıkar, hislerime yoğunlaşarak ne gelirse aklıma döküveririm kağıda. Onları bile kaptırmam zamana, bir yerlere kaydederim mutlaka. Kısa notlar, şifreli notlar.. Elime ne geçtiyse ona yazarım. Bu, bazen bir otobüs biletinin arkası olur, bazen de bir peçete. Telefonuma kaydetmeyi sevmem, çünkü muhakkak unuturum oraya yazdıklarımı. Olmadı fotoğrafını çekerim ama onu da tercih etmem, unuturum çünkü.
Ben başka şeyler anlatacaktım, kendimi savunma faslını geçelim. Yeterince açıklama yaptım.
Bugün balıktaydım yine. Galiba iyice öğrendim bu işi. Midyelere, sülünlere rahatça dokunabiliyorum. Boru kurdu diye bir yem var. Onu elleyememiştim. Bildiğin canlı kurdu takıyorsun kancaya. Makasla kessen de hareket ediyor kımıl kımıl. Eldiven taksam ona da dokunurum ya da biraz daha izlemem gerek, ki alışayım hayvana. Bir tane istavrit bir de kocaman bir ot balığı tuttum. Ot balığı yenmezmiymiş, lezzetsiz mi olurmuş ne, amcanın teki at diyince söz dinleyip attım denize. İçim gitti, kocamandı. Ben tutmuştum, çarpan dahil tuttuğum dördüncü balıktı. Rengi de çok güzeldi, maviler, sarılar, griler, her renkten.. Rengarenk bir balıktı. Gitti denize, yaşasa bari.
Ne diyorduk? Kahve? Sade lütfen, yanında çikolatası da olsun. Mis gibi koksun, içimizi ısıtsın..