ŞEYTANIN AVUKATI
Baş rollerini Al Pacino, Keanu Reeves ve Charlize Theron’un oynadığı Şeytanın Avukatı filmi, aynı isimli romandan uyarlanmış olup, 1997 yapımı bir Hollywood filmidir.
Hiçbir davayı kaybetmemesi ile ünlü avukat Kevin Lomax (Keanu Reeves), zengin bir iş adamı olan John Milton (Al Pacino) ile karşılaşır. John Milton’dan reddedemeyeceği bir teklif alır ve eşi (Charlize Theron) ile birlikte New York’a taşınır. Kevin işine öylesine odaklanmıştır, başarıya o kadar alışmıştır ki, müvekkillerinin suçlu olduklarını bilse bile onları hapise gitmekten kurtarmayı başarır. New York’a yerleşmelerinden sonra Mary Ann (Charlize Theron) psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Kevin, gittikçe daha da zorlaşan davalarla ilgilenmekten karısına bakamaz. Onun kötüleştiğini anlayamaz.
Filmde kibrin, hırsın insanı nasıl değiştirebildiğini gözlemlemek oldukça kolay. Ayrıca güzelim Charlize Theron’un hastalanınca ne kadar kötüleşiyor, tüm güzelliği gidiyor.
Muhteşem oyunculuk, iyi bir senaryo. Sonuç: Harika!
Al Pacino’nun Tanrı hakkında repliklerini es geçmeyelim:
“Sana Tanrı hakkında bir iki sır vereyim. tanrı seyretmeyi sever. O bir oyunbazdır. bir düşünsene, insana içgüdüler verir sana bu olağanüstü yetiyi verir, sonra ne yapar dersin? Sırf kendi eğlencesi için, kendi özel kozmik komedi filmi için tam zıttı kurallar koyar. Gelmiş geçmiş en büyük ahmak. Bak ama dokunma. Dokun ama tatma. Tat ama yutma. ve sen sekip dururken, o ne yapar? Hasta, kahrolası kıçıyla güler! Sadisttir! Görevi başında bulunmayan bir derebeyidir! Buna tapmak mı? Asla!”
Bir de çok sevdiğim başka bir replik:
“Suçluluk sırtta bir çuval gibidir. Tek yapman gereken onu yere bırakmaktır.”
Baş rollerini Al Pacino, Keanu Reeves ve Charlize Theron’un oynadığı Şeytanın Avukatı filmi, aynı isimli romandan uyarlanmış olup, 1997 yapımı bir Hollywood filmidir.
Hiçbir davayı kaybetmemesi ile ünlü avukat Kevin Lomax (Keanu Reeves), zengin bir iş adamı olan John Milton (Al Pacino) ile karşılaşır. John Milton’dan reddedemeyeceği bir teklif alır ve eşi (Charlize Theron) ile birlikte New York’a taşınır. Kevin işine öylesine odaklanmıştır, başarıya o kadar alışmıştır ki, müvekkillerinin suçlu olduklarını bilse bile onları hapise gitmekten kurtarmayı başarır. New York’a yerleşmelerinden sonra Mary Ann (Charlize Theron) psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Kevin, gittikçe daha da zorlaşan davalarla ilgilenmekten karısına bakamaz. Onun kötüleştiğini anlayamaz.
Filmde kibrin, hırsın insanı nasıl değiştirebildiğini gözlemlemek oldukça kolay. Ayrıca güzelim Charlize Theron’un hastalanınca ne kadar kötüleşiyor, tüm güzelliği gidiyor.
Muhteşem oyunculuk, iyi bir senaryo. Sonuç: Harika!
Al Pacino’nun Tanrı hakkında repliklerini es geçmeyelim:
“Sana Tanrı hakkında bir iki sır vereyim. tanrı seyretmeyi sever. O bir oyunbazdır. bir düşünsene, insana içgüdüler verir sana bu olağanüstü yetiyi verir, sonra ne yapar dersin? Sırf kendi eğlencesi için, kendi özel kozmik komedi filmi için tam zıttı kurallar koyar. Gelmiş geçmiş en büyük ahmak. Bak ama dokunma. Dokun ama tatma. Tat ama yutma. ve sen sekip dururken, o ne yapar? Hasta, kahrolası kıçıyla güler! Sadisttir! Görevi başında bulunmayan bir derebeyidir! Buna tapmak mı? Asla!”
Bir de çok sevdiğim başka bir replik:
“Suçluluk sırtta bir çuval gibidir. Tek yapman gereken onu yere bırakmaktır.”