Şiir dizeleri nasıl sayılır ?

SuZi

Global Mod
Global Mod
Şiir Dizeleri Nasıl Sayılır? Saymak mı, Hissetmek mi?

Birçoğumuz şiir üzerine tartışırken, “dize sayısı” konusunu teknik bir ayrıntı olarak görürüz. Ama ben buna katılmıyorum. Şiirde dize saymak yalnızca bir form meselesi değil; aynı zamanda şiiri anlama biçimimizi, duygulara yaklaşımımızı ve hatta cinsiyet temelli düşünme tarzlarımızı açığa çıkaran bir zihinsel eylem. Bu yüzden bu konuyu sadece "hece, ölçü, kafiye" kalıplarında boğmadan, biraz cesurca masaya yatırmak istiyorum. Çünkü bana göre şiir dizelerini saymak, bir tür iktidar gösterisidir: Şairin duygusunu ölçüye, okuyucunun sezgisini kurala hapseden bir disiplin arzusudur. Peki, şiir bir matematik problemi midir gerçekten?

Teknik Bir Ölçü mü, Ruhun Nabzı mı?

Dize sayımı, şiir formunun “ölçülebilir” yanını temsil eder. Kaç dize var, kafiye düzeni nasıl, bentler kaç satır… Edebiyat derslerinde, sınavlarda, hatta şiir atölyelerinde bu detaylar özenle incelenir. Ama burada kaçırdığımız bir şey var: Şiir, ölçüye sığmaz. Her dize, bir soluk gibidir; bazıları kısa, bazıları uzun, bazıları neredeyse nefessizdir. Şiir dizelerini saymak, bu solukları metronomla ölçmeye benzer — duyguyu düzenlemek için değil, onu denetim altına almak için yapılan bir eylem gibi.

Peki ya bir şair, tek bir kelimede bir evren kurmuşsa? O zaman bir dize, bir ömrün özeti değil midir? "Kaç dize var?" sorusu, bazen "Kaç duygun var?" demek gibi saçma kaçmıyor mu?

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi: Şiirde Cinsiyetin Görünmeyen Eli

Burada farkında olmadan devreye giren bir zihinsel fark da var: Erkeklerin ve kadınların şiiri “ölçme” biçimleri. Erkekler genellikle stratejik, düzen kurucu ve problem çözücü bir bakışla yaklaşır. Onlar için şiir, bir yapıdır. Dize sayısı, yapının kolonları gibidir. Her şey yerli yerinde olmalı, ritim bozulmamalı. Bu tutumda bir tür mühendislik sezgisi vardır. Şiir, planlanır, inşa edilir.

Kadınlar ise daha sezgisel ve empatik yaklaşır. Onlar dizeleri saymaz, hisseder. Ritmi ölçmek yerine, ritmi yaşarlar. Bu fark küçümsenecek bir şey değil; şiirin kalbini anlamak için iki yaklaşımın da gerekli olduğu bir gerçek. Ancak problem şurada: Şiir analizinde hâlâ erkek egemen bir dil baskın. Şiiri “çözmek” istiyoruz, ama “dinlemiyoruz.” Kadınların içsel sezgisiyle şiiri anlamaya çalışsak, belki “dize saymak” yerine “duygu saymayı” tartışırdık.

Saymanın Ardındaki Korku: Kaos mu, Anlam mı?

Belki de dize saymak, şiirin kaotik doğasından duyduğumuz korkunun bir yansıması. Kaç dize olduğunu bilmek, kontrol hissi verir. Kaçak duygular, taşan anlamlar, ölçüsüz imgeler... Hepsi bir şekilde “çerçeveye” alınır. Ama kontrol, aynı zamanda tutsaklıktır. Kaç dize yazdığını bilen bir şair, bazen kalbini ölçer hale gelir. Kaç nefes alacağını planlayan bir insan gibi.

Buradan şu soruyu soralım: Şair duygularını dizelere hapsederken, biz de okur olarak şiiri ölçmeye mi çalışıyoruz, yoksa onu anlamaya mı? Şiir, sayıların değil, sezgilerin alanı değil mi zaten?

Forumdaşlara Soru: Şiir Ölçülmeli mi, Yoksa Yaşanmalı mı?

Burada biraz tartışma istiyorum. Gerçekten de şiirin “ölçülebilir” yanını korumak mı önemli, yoksa serbest bırakmak mı? Bir şiir 10 dize olmalı diyenlerle, “bir kelime de yeter” diyenler aynı masada oturabilir mi?

Ve dahası: Dize sayısının önemli olduğu bir dünyada, duygular ne kadar özgür olabilir? Bir dizenin gücü, uzunluğunda mı, yoksa yankısında mı gizli?

Erkekler genelde “kuralları yıkmadan şiir yazılmaz” der. Kadınlar “kuralları unutunca şiir doğar” diye karşı çıkar. Belki de en güzeli, bu iki yaklaşımı birleştirmek. Kuralları bilip sonra unutan, saymayı öğrenip sonra saymayı bırakan bir şiir anlayışı…

Eleştirel Bir Gerçeklik: Şiir, Sayıya İndirgenemez

Bir başka ironik nokta: Şiir öğreticileri, “dize sayısı” üzerinden not verirken aslında şiirin özünü öldürüyor. Bir öğrencinin yazdığı kısa ama sarsıcı bir dize, ölçüye uymadığı için başarısız sayılıyor. Yani sistem, duyguyu değil, matematiği ödüllendiriyor. Bu da şiiri bir ifade biçiminden çok bir “uyum egzersizi”ne dönüştürüyor.

Peki, şiiri sınırlandırarak onu gerçekten anlamış mı oluyoruz? Yoksa sadece korkularımızı sayıya mı döküyoruz?

Sonuç Yerine: Şiiri Saymak, Şiiri Susturmak mı?

Şiir dizelerini saymak, kimi zaman ritmi anlamak için gerekli bir araçtır, evet. Ama bu araç, amaca dönüştüğünde şiir ölür. Çünkü şiir, ölçüyle değil, taşkınlıkla var olur. Şiiri dizelere bölmek, onu parçalara ayırmak, bütünlüğünü bozar.

Bir forumdaş olarak soruyorum:

> “Bir duyguyu ölçmeye kalktığınızda, onu zaten kaybetmiş olmuyor musunuz?”

Bu başlık altında tartışalım istiyorum. Belki kimimiz için şiir, mühendisliktir; kimimiz için ise sezgi. Ama şunu unutmayalım: Şiir, insanın kalbini ölçmeye çalışan en zarif deliliktir. Ve bazen en iyi şiir, kaç dize olduğunu bilmediğimiz o kısa, sarsıcı sessizliktir.
 
Üst