Jim Carrey’in başrolünü oynadığı, Peyton Reed’in yönettiği Türkçe’ye Bay Evet olarak çevrilen Yes Man, 2008 ABD yapımı bir komedi. Film aynı zamanda Danny Wallace’in Yes Man isimli kitabından uyarlanmıştır. Filmde Carl Allen (Jim Carrey) bir yıl boyunca her şeye “evet” diyen bir adamı canlandırıyor. Carl “hayır” cevabını verdiğinde başına kötü şeyler gelmektedir. Bu evetlerin sonunda eğlenceli bir aşk hikayesi ile karşılaşıyoruz. Tipik bir Jim Carrey filmi, eğlenmeniz garanti.
“Rutinden kaçıyorum, yaşamayı ve karmaşayı seviyorum.”
Birçoğumuz reddetmek üzerine kurmuşuz hayatımızı. Kabul etmeden, içeri almadan yaşıyoruz. Evet dediklerimizde bin kere düşünüyoruz, çok çok azında bir anda kabul ediyoruz. İçimizden bir ses “tamam” demedikçe duruyoruz. Yes Man’de Carl, hayatı boyunca hiç yapmadığı, hiç deneyimlemediği şeylere bile sırf sözünde durabilmek için “evet” diyor. Mesela motor kullanıyor. Yalpalayarak da olsa başarıyor bunu. Arkadaşının nişanlısı için gelin partisi düzenliyor. Evet dersen başına hep iyi şeyler gelir hipnozu ile hayır dememeye gayret ediyor ve ne kadar zorlansa da, ne kadar mantığına ters düşşse de bunu yapıyor, başarıyor. İşte film bu noktada inşa ettiğimiz kalıpların, kurduğumuz önyargıların, duvarların, zincirlerin, tüm engellemelerin ne kadar kolay yıkılabilir olduğunu, ne kadar hassas olduğunu, basit bir “evet” ile onları kırmanın nasıl da mümkün olduğunu anlatıyor. Evet, çok basit. Ama çok da etkili, kuvvetli bir kelime.
“Rutinden kaçıyorum, yaşamayı ve karmaşayı seviyorum.”
Birçoğumuz reddetmek üzerine kurmuşuz hayatımızı. Kabul etmeden, içeri almadan yaşıyoruz. Evet dediklerimizde bin kere düşünüyoruz, çok çok azında bir anda kabul ediyoruz. İçimizden bir ses “tamam” demedikçe duruyoruz. Yes Man’de Carl, hayatı boyunca hiç yapmadığı, hiç deneyimlemediği şeylere bile sırf sözünde durabilmek için “evet” diyor. Mesela motor kullanıyor. Yalpalayarak da olsa başarıyor bunu. Arkadaşının nişanlısı için gelin partisi düzenliyor. Evet dersen başına hep iyi şeyler gelir hipnozu ile hayır dememeye gayret ediyor ve ne kadar zorlansa da, ne kadar mantığına ters düşşse de bunu yapıyor, başarıyor. İşte film bu noktada inşa ettiğimiz kalıpların, kurduğumuz önyargıların, duvarların, zincirlerin, tüm engellemelerin ne kadar kolay yıkılabilir olduğunu, ne kadar hassas olduğunu, basit bir “evet” ile onları kırmanın nasıl da mümkün olduğunu anlatıyor. Evet, çok basit. Ama çok da etkili, kuvvetli bir kelime.