Zevat hakaret mi ?

SuZi

Global Mod
Global Mod
[color=]“Zevat” hakaret mi? Kulağa gelenle niyetin çarpıştığı yerde duran bir kelime…[/color]

Şimdi açık konuşayım: Birinin “şu zevat” demesine alınıp dava açanları da, bu sözcüğü ağzına sakız edip herkesi küçümseyenleri de pek ciddiye alamıyorum. Çünkü mesele tek bir kelimeden ibaret değil; niyet, bağlam, güç ilişkisi ve hatta dinleyenin kulak ayarı devreye giriyor. “Zevat” dediğimiz şey Osmanlıdan kalma, “kişiler, eşhas” demek; ama güncel Türkçede bazen şefkatle, bazen iğneyle kullanılıyor. O yüzden soruyu baştan keskinleştirelim: “Zevat” hakaret midir, yoksa hakareti taşıyacak tonu yakalayan bir taşıyıcı mı? Gelin birlikte sökelim.

[color=]Köken, gölge ve çağrışım: Sözlük doğruyu söyler ama hepsini söylemez[/color]

Sözlükler “zevat”ı nötr bir topluluk adı olarak verir. Ne var ki kelimelerin kaderi sözlükten çıkınca değişir. “Şu zevat da geldi” dendiğinde, ses tonuna ve cümle içindeki diğer kelimelere göre anlam bir anda kayar: “Şu zevat da geldi, toplantı da renklendi” ile “Şu zevat da geldi, burnumuzdan getirdiler” aynı dünya değil. Demek ki “zevat”ın içine sinen gölge anlam, gündelik pratikten besleniyor. Dildeki gölgeleri görmezden gelmek, trafikte orta şeritte uyuklamaya benzer; kimse kaza yapmak istemez ama kaza olur.

[color=]Hakaret testini nereye koyacağız?[/color]

“Hakaret” dediğimiz şey sadece kelime listesi değildir; niyet (kast), hedefin onurunu zedeleyen içerik ve bağlam önemlidir. “Zevat” tek başına çoğu zaman bir ıska kelimedir; fakat alaycı vurguyla, kişileri soyutlayıp “insandan saymayan” bir kibirle söylendiğinde, sosyal bir değersizleştirme aracına dönüşebilir. “Şu zevat yine düşünmeden konuşuyor” cümlesindeki “zihinsel beceriye saldırı” ile “şu zevat da gelmiş”teki “kimliksizleştirme” dozu farklıdır. Hakaret testini yaparken üç soru sorarım:

1. Kişiselleştiriyor mu? (Topluluğu adıyla anıp, bireyin onurunu hedefliyor mu?)

2. Aşağılama niyeti okunuyor mu? (Ton, bağlam, eşlik eden sıfatlar bu niyeti gösteriyor mu?)

3. Güç asimetrisi var mı? (Güçlü olan, güçsüze “zevat” diyerek onu toplu bir karikatüre sıkıştırıyor mu?)

Bu üçünden ikisi evet ise, “zevat” artık masum bir kelime olmaktan çıkıp hakaret taşıyan bir mermi çekirdeğine dönüşebilir.

[color=]Zayıf yönler ve tartışmalı noktalar: Neden herkes aynı şeyi duymuyor?[/color]

– Belirsizlik: “Zevat”ın elastik anlamı, kullanıcıyı da muhatabı da rahat ettiriyor. Söyleyen, “Ben kötü niyetle söylemedim” diye sıyrılabiliyor; duyan ise hissedip kanıtlayamadığı bir küçümseme ile baş başa kalıyor.

– Sınıfsal tını: Kelime, Osmanlıca tortusu nedeniyle kimi kulaklarda “üstten bakan” bir eda yaratıyor. Bu, özellikle “halk ile seçkinler” ekseninde gerginlik üretmeye elverişli.

– Toplulaştırarak silikleştirme: “Zevat” çoğul ve anonim. İsim vermez, özellik vermez. İnsanları bir torbaya koyup ağzını bağlama kolaycılığı, fikri tartışmayı kısırlaştırıyor.

– Hukuki gri alan: Bir cümleyi mahkemeye taşıyacak netlik, “zevat”ta her zaman yok. Bu da hem “özgür ifade” hem “kişilik hakları” tartışmasını ateşliyor.

[color=]Erkek stratejisi vs. kadın empatisi: İki yaklaşım nasıl dengelenir?[/color]

Genellemeyi karikatürleştirmeden bir denge deneyelim. Stratejik-problem çözme odaklı yaklaşım (erkek zihniyetine atfedilen yön) şunu söyler: “Kavramları netleştir, ölçüt koy, hangi bağlamda hakarettir tanımla. Kurallar, örnekler, sonuçlar.” Bu yaklaşım, forum tartışmalarında verimlidir; somut örnekler üzerinden ilerlenir, içtihat benzeri çerçeveler çıkar. Eksisi: İnsan deneyiminin nüanslarını, duygusal rezonansı ıskalayabilir.

Empatik-insan odaklı yaklaşım (kadın zihniyetine atfedilen yön) ise şöyle der: “Kulağa nasıl geliyor? Karşıdaki nasıl hissediyor? Güç dengeleri eşit mi? Dil, ilişkiye ne yapıyor?” Artısı: Duyarlığı artırır, topluluğun iklimini korur. Eksisi: Sınırları belirsizleşince, herkesin incinmesiyle ifade özgürlüğü daralabilir.

Çözüm nerede? Bu iki çizgiyi birleştirmekte: Netlik + empati. Kelime listesi değil, bağlam protokolü; yasak değil, sorumluluk. “Zevat” gibi gri kelimelere “tartışma etiketi” koyabiliriz: Kullanacaksan, kişiselleştirme, niyeti açıkla, gerekirse isimlendir; muhatap da incindiğini, nedenini somutlaştırarak anlatmalı.

[color=]Bir kelimenin kibrini kırmak: Çözüm önerileri[/color]

1. Adlandırma cesareti: “Şu zevat” yerine, “X ve Y’nin şu politikasına itirazım var” deyin. Eleştirinin odağı kişiden davranışa, oradan argümana kayar.

2. Ton şeffaflığı: Alay mı ediyorsun, ironi mi yapıyorsun, mesafe mi koyuyorsun? Yazıda ton kayar. Açıkla: “Alay değil, genelleme yapıyorum çünkü…”

3. Güç farkı farkındalığı: Üst konumdan konuşuyorsan (moderatör, yönetici, çoğunluk), toplulaştırıcı etiketleri iki kez düşün.

4. Karşı-yorum hakkı: “Zevat” dendiğinde, muhatabın “Neden böyle niteledin? Hangi davranışlardan söz ediyorsun?” diye sorma kültürü yerleşmeli.

5. Tartışma ısısı kontrolü: Provokasyon iyidir ama yangına dönmesin. “Zevat”ı mizahla söndürmek, bazen yasaklamaktan daha etkili.

[color=]Provokatif sorular: Hadi harareti arttıralım[/color]

– Bir kelimeyi “hakaret” yapan şey sözlük mü, yoksa güçlü tarafın onu nasıl söyleyip güçsüzün onu nasıl duyduğu mu?

– “Zevat” demeden aynı eleştiriyi daha keskin ve daha adil söylemenin yolu varken, ısrarla niye “zevat”ta diretelim? Tembellik mi, kibir mi, ironi tutkusu mu?

– İfade özgürlüğü, başkasının onurunda gezinen dikenleri görünmez kılarak mı, yoksa o dikenleri göstererek mi güçlenir?

– Forumda “etiketli konuşma” kuralı getirilse (genelleme yapıyorsan örnek zorunluluğu), tartışmalar gerçekten sığlaşır mı, yoksa nihayet derinleşir mi?

– “Ben alınmadım” diyenlerle “Ben incindim” diyenler arasında hakem kim olacak: kural koyucu metinler mi, yoksa topluluk vicdanı mı?

[color=]Karşı argümanları ciddiye alalım: “Abartıyorsunuz” diyenlere cevap[/color]

“Abartıyorsunuz, ‘zevat’ lafı masum” diyenler var. Evet, bazen öyle. Ama dilin gücü tam da bu belirsizlikte saklı: Aynı cümleyi iki dakika arayla iki kişiye farklı anlamlarla söyleyebilirsin. Masumiyet iddiası, sorumluluğu sıfırlamaz. “Her şey niyet” diyenlere de şunu hatırlatırım: Niyet görünmez; görünen, seçtiğin kelimeler ve bağlamdır. Topluluk, görünene bakar. O yüzden “zevat”ı kullanacaksan, bedelini ödemeye razı ol: Somutla, gerekçelendir, kişisel saldırıya kayma.

[color=]Denge cümlesi: Keskin dil, sağlam içerik[/color]

Benim önerim şu: Forumda keskin dil yasaklanmasın; keskin dilin içi boşsa değeri düşsün. “Zevat” dersen, hemen ardından hangi davranış kalıplarına atıf yaptığını, niçin hatalı bulduğunu yaz. Stratejik akıl bunu ölçülebilir kılar; empatik akıl ilişkileri korur. Böylece hem ifade özgürlüğüne nefes aldırır, hem de hakareti “argümansız kibir” olarak teşhir ederiz.

[color=]Son sözü tartışmaya bırakalım[/color]

“Zevat” hakaret midir? Kimi zaman evet, kimi zaman hayır. Ama asıl soru şu olsun: Bu kelimeyi söylemek, tartışmayı ileri mi taşıyor, yoksa kolaya kaçıp insanları paketleyip rafa mı kaldırıyor? Eğer ikinciyse, kelimeyi değil, düşünme biçimimizi değiştirelim. “Zevat” üzerinden kopacak tartışma, forumun aynasıdır: Niyetlerinize, tonunuza, güç ilişkilerinize bakın. Kendi argümanınızı, başkasının onurunu zedelemeden keskinleştirebiliyorsanız; işte orada dil, hakaretten değil, fikirden yana çalışır. Peki sizce, “zevat” kelimesine tutunmak mı daha cesur, yoksa onu bırakıp daha hedefli, daha paylaşılır bir dil inşa etmek mi? Bakalım, kim nerede duruyor?
 
Üst